Motorsiklet ile Bulgaristan/Burgas – Ağustos 2022

Motorsiklet ile de sınır geçmiş olalım diyerek bir haftasonumuzu bu geziye ayırdık. Hedefe tatil şehri Burgas’ı (Sunny Beach) koyuyoruz ve plan yapmaya başlıyorum. Bulgaristan’a girilebilecek 3 sınır kapısı var. Kapıkule(Edirne), Hamzabeyli(Edirne) ve Dereköy(Kırklareli). Cuma günü iş çıkışı yola çıkacağımız için aşağı yukarı gece yarısı sınırda olacağımızı öngörüyorum. Bu sebeple sınırı geçer geçmez ilk yerde konaklamayı planlıyorum. Bu açıdan bakınca bu 3 sınır kapısından en uygunu Kapıkule görünüyor. Sınırdan geçer geçmez Svilengrad’da konaklama imkanları bulunuyor. Ama Kapıkule’de bir risk var, gurbetçilerin Avrupa’ya dönüşü. Bir diğer opsiyon da Pazarkule üzerinden Yunanistan’a geçip, Sinoriakos üzerinden tekrar Bulgaristan’a geçmek. Ama 2 sınır kapısı (4 gümrük) geçmeyi göze alamıyorum ve Kapıkule’yi seçiyorum.

Yolculuk öncesi

Sınıra gelmeden önce prosedür ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Öncelikle vizeyi nasıl aldığınızın bir önemi yok. Vizeniz varsa, sahibi olduğunuz veya yetkili olduğunuz bir araçla sınırdan geçebiliyorsunuz. Eğer özel olarak araçla çıkmak için vize alacaksanız, her ülkenin istediği farklı belgeler olabiliyor. Uçak yolculuğundan farklı değil. Uçak bileti yerine araçla ilgili belgeleri ekliyorsunuz.
Sınır kapısında motorsikletler normal binek araçlarla aynı işleme tabi tutuluyor. Yeşil sigorta yaptırmanız gerekiyor, araçlardan biraz daha ucuz oluyor. Fiyatlar her firmada aynı zaten. Çoğu sitede sigortanın orjinaline ihtiyacınız olduğu söylense de biz yazıcı çıktısı ile gittik ve problem yaşamadık. Bulgar tarafı kontrol ediyor özellikle. Ruhsat yanınızda olmalı ve ruhsat sahibi araçta olmalı. Ya da ruhsat sahibinin vekaletnamesi gerekiyor. Muhtemelen noter onaylı gerekiyordur, bu konuda bilgim yok.

Yola çıkmadan önce aldığım birkaç ekipmandan bahsedeceğim. X-max’lerin bagajları büyüktür. 2 kask sığar. Biz 2 sırt çantası koyduk. Bende top case yok ve pek sevmiyorum açıkçası. Yani tamam zaten çok süper tasarımlı bir motor değil ama bence topcase yakışmıyor ve çirkinleştiriyor. Bu sebeple motorun konsoluna bir çanta satın aldım. O da aslında 3. çantamız oldu. İyi ki almışım dediğim ürünlerden birisi. Yolculuk boyunca hiç rahatsız etmedi. Zaten motorun bir nevi atıl kalan kısmına takıyorsunuz. Tak çıkar çok kolay. Takılı olduğu esnada torpidoları kullanamıyorsunuz, açılmasını engelliyor. Benzer şekilde sele altı bagajı da açamıyorsunuz. Ama tak çıkar kolay olduğu için bu durum rahatsız etmedi.
Eğer daha uzun bir yolculuğa çıkarsak, topcase de düşüneceğim sanırım.

Konsol çantası ile birlikte XMax 250

Bir de araştırdığım kadarıyla daha geniş ve uzun ön camlar varmış. Dengeyi nasıl etkiliyor bilmiyorum ama biraz daha büyük cam deneyebilirim. Benden başkası bu kadar rahatsız oluyor mu rüzgardan acaba :) Şöyle de güzel bir yorum videosu buldum: https://www.youtube.com/watch?v=Ldv5Ub0ifhg

Telefon tutacağı ve çakmak şarj aleti olmazsa olmaz – tabi motorsiklette giriş varsa. Bütün seyahat boyunca full şarjda ve harita açık gezdim.
Son olarak kasklara birer intercom aldık. İntercom’u daha önce hiç kullanmamıştık ve ilk kez bu yolculukta kullandık. Benim kaska sorunsuz uydu ve hiç rahatsız etmedi. Ama eşimin kaskında kulaklıkları koyabileceğimiz tek boşluğa koymamıza rağmen tam olarak kulaklara denk gelmedi ve rahatsızlık verdi. Yolculuğun sonuna doğru kulaklıkları çıkarmak zorunda kaldık ve intercomsuz kaldık. Kullanabildiğimiz süre içerisinde çok zevkli olduğunu söylemeliyim. Eğer artçı ile sürüyorsanız mutlaka intercom olsun. Biz genelde 80-90km hızla gezdiğimiz için sohbet ede ede, çevre hakkında konuşa konuşa gezdik. Bu da yolları daha keyifli hale getiriyor.
Eğer yeni bir kask aldıysanız, intercom vb araç taktıysanız ya da çanta-topcase vb eklenti yaptıysanız mutlaka yola çıkmadan önce testlerini yapın. Düşündüğünüz gibi verim alamayabilirsiniz, rahatsız edebilir ve bu sizi zora sokabilir. Çanta konusunda hiç problem yaşamadık ama eğer yaşasaydık onu ne yapardık hiç bilmiyorum. Bu konuda yanlış bir davranış sergilemişiz.

Düştük yine yollara

19.30 civarı Maltepe’den yola çıktık. Otobanları sevmiyorum. Psikolojik mi bilmiyorum ama otobanda genelde daha hızlı gidiyorum ve açıkçası yüksek hız rahatsız ediyor beni. Bir de otobanlar keyifsiz yollar genellikle. Diğer yollarda şehirlerden, köylerden geçiyorsun ve bu çok daha keyifli.
Yine de belli bir süre otobandan gidip Selimpaşa’da mola verdik. Burada depoyu fulleyip Silivri üzerinden otobandan çıktık. Daha sonra Çorlu-Lüleburgaz-Babaeski-Havsa rotasını takip ettik. Havsa’da tekrar mola verip güzel bir köfte yedik ve sınıra doğru yolumuza devam ettik. Sınıra varmadan hemen önce benzin istasyonunda tekrar depomuzu fulledik.

Sınırı geçtikten sonra yakıt fiyatları Türkiye’ye göre artıyor. Yapacağınız mesafeye göre almanız gerekecektir mutlaka. İlk geçtiğimiz yollarda bilindik akaryakıt istasyonlarına pek rastlamadım. Luk oil var sanırım en çok. Onun dışında birkaç kez Shell gördüm ve Shell’den yakıt aldım. Motorsikletinizin yakıt kullanımını iyi ölçmenizi öneririm. Sonuç olarak bilinmedik yerler. Haritada benzin istasyonu var gösteriyor ama o istasyon kapalı olabiliyor. Yani en azından geçerken kapalı istasyonlara çok rastladım. Mümkün olduğunca deponuz dolu gezin diye öneririm. Dönüşte Türkiye tarafında da Pınarhisar’da uğradığımız Opet’te benzin kalmamıştı örneğin. Tanker bekliyorlarmış.

Saat 00.30’a yakın Kapıkule sınır kapısına vardık. Ve korktuğum oldu. İnanılmaz uzun bir sıra. Araçlar saatlerdir bekliyorlar. Gümrük gişelerine gelmeden önce 2 farklı sırada bekletiyorlar. Biz polisin yönlendirmesiyle 1 sıra atlıyoruz ve normal araç gibi sıramıza geçiyoruz. En az 3-4 kişi siz motorsunuz, geçsenize dese de ben sıra atlamayı doğru bulmuyorum (maalesef :D) ve uzun bekleyişe katılıyoruz. Motorcular çoğunlukla sıranın en önüne geçiyormuş. Genellikle çoğu kişi olumlu yaklaşıyor ama laf yapanlar da çıkabiliyormuş. Beklediğim diğer sıralarda da hep geçsenize diyenlerle karşılaştım. 2 sınırı da geçmemiz 3.5 saat sürdü ve bu biraz öne geçmiş şekildeydi. Bunu göz önünde bulundurun derim. Bu kadar uzun sürmesini beklemiyordum ve sanırım bilseydim biraz farklı davranabilirdim :D (Gerçi dönüşte de davranmadım, ona da değineceğim)

Türkiye’den çıkarken ilk gişede pasaport işlemleri yapılıyor. Tuhaftır, havalimanındaki gibi fotoğraf sistemi kurulmamış. Yani pasaport memuru kontrolünü yapıyor ve ek bir fotoğraf vermeden geçiyorsunuz. Hemen ilerisindeki gişede ise aracın gümrük işleri yapılıyor. Bununla ilgili yazının başında bahsetmiştim. Ruhsat, ruhsat sahibi(ya da vekaletname) yeterli oluyor. Yeşil sigortayı sormadılar. Bu 2 işlemi yaptıktan sonra tekrar sıraya giriliyor ve son bir kapıdan geçerek çıkış Türkiye’den çıkılıyor. Bu son kapıda sadece plakayı söylüyorsunuz ve devam ediyorsunuz.

Bulgaristan tarafına girerken “dezenfeksiyon” diye bir alan kurmuşlar. Aracın üstüne su (ya da ilaç, bilmiyorum) tutuyorlar. Son anda bu neymiş ya vs derken farkettim ve neyse ki ıslanmaktan son anda kurtuldum. Bunun için bir de para alıyorlar. Bizden almadılar tabi :) Bulgaristan tarafındaki gişede sizden pasaport, ruhsat ve sigorta isteniyor. İşlemler yapıldıktan sonra gümrük memurları araçtan inip bagajı açmanızı istiyor. Genellikle çok detaylı arama yapmıyorlar. Biz bagajı açtık, çantaları görünce içinde ne var diye sordular. Bilgisayar, giysi vs diyince geç dediler. Muhtemelen random biçimde ya da şüpheli gördüklerine detaylı arama yapıyorlar. Bir de x-ray cihazları var. Başka blog yazılarında gördüğüm kadarıyla bunu da random veya şüpheye dayalı olarak isteyebiliyorlarmış. Türkiye tarafında da var bu cihaz ve orada da isteyebiliyorlarmış. Aracı götürüyorsunuz ve xray’e sokuyorsunuz.

Gümrük işlemleri bittikten sonra yola koyuluyoruz. Yolun hemen başlangıcında “vignet” satan bir yer var. Vignet, otoyol kullanım bileti gibi birşey. Gün sayısına göre alınıyor. Satan kişi motorsikletlere gerek yok dedi ve almadık. Aklınızda bulunsun. Ama yine de gidip sorun derim. Kural değişir vs sonra daha fazla para ödemek zorunda kalmayın :) Bulgaristan’da yerel para birimi Leva kullanılıyor ve benim üstümde daha önceki Bulgaristan ziyaretinden kalan Leva vardı. Yaklaşık olarak 1 Leva 1.8-1.9 civarı iken almıştım. Şimdi 1 Leva 9.3TL. O yüzden çevirmeye ihtiyaç duymadım ama sanırım sınırda döviz bürosu “varmış”. Çok düşük bir miktar çevirmenizi öneririm. Yolda ne olur ne olmaz. Daha sonra gittiğiniz yerde daha avantajlı fiyatlara çevirebilirsiniz.

Bulgaristan gümrükten çıktıktan sonra 20dk civarı kısa bir yolculuk sonrası sabaha karşı Svilengrad’daki otelimize varıyoruz. Check-out normalde 12de ama sabaha karşı vardığımız için siz 1-2 gibi de çıkabilirsiniz diyip kıyak geçiyorlar :) Nitekim öyle oluyor ve 12 gibi uyanıyoruz. Kısa bir toparlanmadan sonra Svilengrad’ı turluyoruz. Döviz büroları cumartesi günleri açık ve biraz daha para çeviriyoruz. Bu arada bir not düşeyim. Vakti zamanında Ukrayna ziyaretinde en iyi oranları kumarhaneler veriyordu ve yol üstünde denk geldiğimiz bir kumarhanede para bozdurmuştuk. Svilengrad’da da kumarhaneler var. Biz çok büyük bir para çevirmediğimiz için ve çevirip çevirmediklerini bilmediğimiz için döviz bürosunda çevirdik ama siz deneyebilirsiniz.

Gezilecek görülecek yerleri çeşitli sitelerden ve bloglardan inceleyebilirsiniz. Özel olarak bahsetmeyeceğim. Zaten bizim tarzımız bu noktada biraz farklı olabilir. Biz şehir gezmeyi seviyoruz. Yani rastgele sokaklara girmeyi, görülecek yerlere yavaş yavaş gitmeyi ve etrafa bakınmayı tercih ediyoruz. Bu sebeple kendimize hedef noktalar belirliyoruz ve oraya giderken dolanmayı seviyoruz. Nihai hedefimiz Burgas. Burgas’a gitmek için otoyolları tercih etmiyoruz ve Svilengrad-Hasköy-Eski Zağra-Sliven-Sunny Beach rotasını izledik. Toplamda 5 saatlik bir yolculuğa denk geliyor ve 1-1.5 saatte bir mola vermiş oluyoruz. Bunu yaparken Google Maps’te “Ana Yollar ve Ücretli Geçişler kullanılmasın” seçeneklerini işaretleyerek otobana girmemeyi garantiliyoruz.

Yollar çoğunlukla tek şeritli. Ama büyük bir trafik yoğunluğu yok. Bizi rahatsız edecek bir durumla karşılaşmadık. Araçlar hem şehir içinde hem de şehirler arası yollarda trafik kurallarına uyuyorlar. Bu da seyahati oldukça rahat kılıyor.
Karşı şeritten gelen motorcular sol ellerini açarak selam veriyorlar. İlk başta anlayıp tepki veremedim ama ondan sonra ben de herkese selam vermeye başladım. Motorsiklet kullanıcıları gerçekten tüm dünyada çok büyük bir topluluk. Nedense bu selamlaşma beni çok mutlu etti.

Akşam 19.00-20.00 arası Sunny Beach’te otele yerleşiyoruz ve kısa bir dinlenmenin ardından etrafı gezmeye başlıyoruz. Bu sefer yürüyerek :) Sunny Beach’te uzun bir sahil şeridi var. Burada çok güzel bir tatil kenti kurulmuş. Keyifli ve uzun bir yürüyüş yapıp birşeyler yedikten sonra Cumartesi akşamını sonlandırmak üzere tekrar otele geçiyoruz.

Pazar günü denize inip biraz güneşin tadını çıkartıyoruz. Karadeniz olmasına rağmen denizi çok beğendik. Plaj da çok güzel. Uzunca vakit geçirdikten sonra tekrar otele dönüp dinlenmeye geçiyoruz. Akşamüstü ise tekrar motorsiklete binip Burgas şehir merkezine geçtik. Burada biraz gezip akşam yemeği yedikten sonra etraftaki yerleşim yerlerini gezdik. Kale içerisine kurulmuş Nesebar mutlaka gezmeniz gereken yerlerden birisi. Keyifli bir Pazar akşamını tekrar otelde noktalıyoruz.

Dönüş günü

Pazartesi günü mesai var, malum :) Yaklaşık 16.00’ya kadar çalıştıktan sonra dönüş yoluna çıkıyoruz. Buradan Türkiye’ye en kısa yol Dereköy sınır kapısından geçiyor. Istranca’nın içinden geçerek çok güzel bir yolculuk yapıyoruz. Geçerken aynı zamanda farkediyorum ki burası gece geçilmez. Çok -keskin olmayan- virajlı bir yol ve en nihayetinde ormanın içindeyiz. Karşınıza ne çıkacağı belli olmaz. Bu yüzden ilk gün Kapıkule’den geçerek doğru bir karar vermişim, her ne kadar çok sıra beklesekte. Mutlaka buradan dönmenizi tavsiye ederim. Doğa gezilerini seviyorsanız yol üstünde çokça şelale vb görülecek yerler var.

Dereköy sınırına geldiğimizde Bulgaristan tarafında (Tırnovacık sınır kapısı) 10-11 araç bekledikten sonra işlemleri yapıp ilerliyoruz. Burada da pasaport ve ruhsat istiyorlar. Bulgaristan tarafından çıktıktan sonra yine bir dezenfeksiyon işleminden kaçınıyoruz. Türkiye tarafında da aynı sayıda araç bekliyoruz. O sırada yine en öne geçsene diyenler oldu bana ama yine geçmedim. Lanet olsun içimdeki medeniyet aşkına :) Hatta başka bir motorcu gelip en öne geçti ama ben yerimde kalmayı tercih ettim. İki kapıyı da geçmek 1 saat sürdü.

Burada 3 işlem yapılıyor. İlk olarak pasaport işleniyor. Bu havalimanındaki gibi kameraya bakılarak yapılıyor. Bu işlemi yaptıktan sonra free shop’tan alışveriş yapabiliyorsunuz. Bir sonraki gişede aracın işlemlerini yaptırıyorsunuz. Orada işiniz bittikten sonra bagaj kontrolü yapılıyor. En son sınır kapısından tamamen çıkıyorsunuz, burada da çok kısa bir sıra oluyor.

Biz Dereköy’den Kırklareli merkeze geçtik ve akşam yemeğimizi meşhur bir Kırklareli köftecisinde yedik. Size de mutlaka öneririm. Daha sonra yine otobana girmemek için eski İstanbul-Kırklareli yolunu tercih ettim. Ama Pınarhisar-Vize’yi geçtikten sonra yolu biraz daha kısaltmak için Çerkezköy’den devam ederek otobana girdim. Nitekim gece geç saatte yolculuğumuzu, 1127 km’lik seyahatimizi tamamlamış olduk.

Bizim çok keyif aldığımız bir gezi oldu. Bir sonraki yaz belki daha ilerilere gitmek için planlar yaparım. Biraz uzun oldu ama umarım faydalı bir yazı olmuştur. Fotoğraf paylaşarak yazıyı zenginleştirmek isterdim ama bu sefer çok fazla fotoğrafım yok. Merak ettiğiniz ve sormak istediğiniz bir konu olursa yorum alanından bana ulaşabilirsiniz. Dikkatli sürüşler :)

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *